İki hafta oldu televizyonlarımızda “Kınalı Kuzular” başlayalı. Özlemiştik, gerekliydi ve şimdi var. Bir devlet televizyonuna da en az bu kalite ve evsafta yapımlar yapmak yaraşır.

      Dizinin başlayacağına dair reklamları ilk izlediğimde sevinemediğimi bir tek ben bilirim. Çünkü yakın sayılabilecek zamanda “Karagöz ve Hacivat Neden Öldürüldü” fiyaskosu yaşamıştım. Temkinli olmak, bir bakmak gerekiyordu. Baktım da.

      Dizinin neredeyse tamamının gerçek belgelere dayandığı söylenmekte. Seyredilen kadarıyla pek te yanlış değil. Sadece bazı gereksiz abartmalar ve gereğinden çok hafife almaları saymazsak.

      Geçen yıllarda gazetelerimizin tümünde yayınlanan, hatta bazılarının ek olarak okuyucusuna sundukları meşhur ve çok anlamlı, biri uzun diğeri kısa boylu ve püsküle dönmüş pantolonlu iki asker resmini hatırladınız mı? İşte o askerler bu dizide bulunmuyorlar. Belki henüz bulunmuyor. İlk intiba, askerlerin oldukça düzgün giyindikleri, düzenli yemek yedikleri falan şeklinde.

      Bu güne kadar, dizinin konusunu oluşturan Çanakkale ile ilgili her ne okuduysam bunlara rastlamadım. Devir fakirlik, savaşlardan bıkkınlık, açlık, perişanlık devri. Düzgün giyinmek nasıl mümkün olabilir? Olamaz. Burada biraz da olsa belgelere bağlı kalınmadığı anlaşılıyor.

      Bu diziden alınacak önemli dersler olmalı. Seyredelim. Çocuklarımıza da seyrettirelim. Ama çocuklarımızı, bu tür dizilerden bir şeyler anlayacak donanımda yetiştirdik mi? Onu bilemem. Herkes kendini bildiğine göre karar vermek zor olmasa gerek.

      O günlerin bir daha geri gelmeyeceğini sanmak gibi bir hataya hiçbir zaman düşmemek gerek. Zira o günler geri gelirse, çok daha ağır geçer ve çok daha büyük bedeller ödenir. Dünya küçüldü.

      Bırakalım biraz moralimiz bozulsun. Bırakalım magazincilerin izlenme oranları biraz düşsün. Onlar, yükseltecek konular bulurlar. Hemen yanıbaşımızda geziniyor zaten konular. Ve bırakın üzüntüden, duygusallıktan bir iki damla yaşınız aksın. Düşünürsünüz, silersiniz geçer.

      Ama alınacak dersleri yeterince almazsak yarın zoraki ve sıradan dökeceğimiz yaşlar ne durur ne de silinir. Bu gün bile bu yaşları dökebilen vatan evlatlarımız yaşamaktadır. Giden topraklar, giden canlar ve akan kanlar için.

      Mükemmel olmasa bile, belki diğer televizyon kanallarına örnek olur da, bizim de tarihimiz var. Oradan güzel yapımlar çıkabilir diye biraz çalışırlar. Hem belki daha iyisini vücuda getirmek için işi bilen tarihçileri danışman olarak kullanırlar. Kavga için kullanmaktan iyi üstelik. Hani Amerikan dizilerinin tarihi ve iddialı olanlarında, filmin sonunda yazılan sayfalar dolusu danışmanlar gibi. Amerika dedim de, tarihle bir ilgisini kuramadım. Yoksa dedim, bizim üç kıtada toprakları bulunan bir İmparatorluğa sahip iken yeni bulunduğu söylenen ülke mi, bu doğruyu yapan?

      “Kınalı” deyince Anadolu’yu, bahsettiğim dizinin konusunu oluşturan Çanakkale deyince de Mehmet Akif Ersoy’u, Seyit Onbaşı’yı ve savaş sonunun kahramanı Mustafa Kemal Paşa’yı anmamak olmaz. Onları da dizinin ilerleyen bölümlerinde hakkıyla görmeyi umuyoruz.

Üye Panel

Kullanıcı Adı :
Şifre :